Bugün okudum aslında. Önce beyenatı veren görevli için güldüm. Fakat daha sonra düşündüğümde terim tabir olarak kullanmasını haklı gördüm. İstabul Emniyet Müdürlüğünden Asayiş Şubesinden bir kişi söylemiş “İnternet ortamında 24 saat sanal devriye yapan görevlilerimiz var. Suça karışan kişileri yakalamakla görevli dışarıda görev alan ekiplerimiz, şüphelilerden elde edilen delillerin (CD, DVD, flash bellek, harici disk, hard disk, cep telefonu ve dijital verileri barındıran her türlü cihazlar) incelendiği dijital delil inceleme laboratuvarımız, teknik inceleme yapan ve bilirkişi raporu düzenleyen görevlilerimiz, tahkikatta çalışan görevlilerimiz olmak üzere konusuna hakim ve tecrübeli toplam 36 personelle çalışıyoruz.” Ayrıca Bilişim Suçları Şubesininde Asayiş Şubesi ile ortaklaşa çalıştığıda bizler için sevindirici bir durum.
Artık Vakit E-Devlet Dönemidir!
- 27 Ocak 2012
- Bilişim Dünyası
- Cevapla
Vatandaş-Devlet ikilisinin arasındaki iletişimin temelinde devletin vatandaşı için var olduğu gerçeği yatıyor ama acaba bu ne kadar gerçek? Bunlar arasında etkileşim doğuracak iletişim kanalları ne kadar açık olursa, o kadar vatandaşın refahı, mutluluğu, huzuru ve güveni sağlanır.Buna örnek E-Devlet uygulamasını alabiliriz aslında. Bunlar arasındaki iletişimsizlik ilk başta vatandaşın devlete, devletinde vatandaşına olan güven ve sahiplenmesini yok eder. Güvensizlik ise ülkede demokrasi ve insan haklarının gelişmesini ve yeşermesini önler.
Bu Tarih: 24.01.2012
24.01.2012…
Bu ne ifade ediyor size? Aslında ilk bakışta kimseye hiçbirşey? Bazılarına Uğur Mumcu, bazılarına Ali Gaffar Okkan, bana Ali Can Tuncel’i…
Aslında diğer ikisini bu devlet ve millet için gerçekten önemli şahsiyetlerdir. Uğur Mumcu 1993’te vefat ettiğinde çok küçük bir çocuktum ve beni okadar çok etkilemiş ki 2,5 yaşımda olmama rağmen hatırlıyorum. Gazeteci yazar Uğur Mumcu’nun 24 Ocak 1993’te Ankara’da Karlı Sokak’taki evinin önünde arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu ölümünün üzerinden 18 yıl geçti ama o ışıkların açılıp kapatılması, bizimkilerden gizli benimde ışıkları açıp kapattığımı hatırlarım. Çocuk aklıyla yaptığım o karşı gelişi hatırlıyorum…Apo’nun gelmişini geçmişini iyice inceleyip, kiminle ve ne şekilde birden bire kürt sorunu yarattığını çözmeye yaklaştığı söyleniyor. O, söylüyordu da bunu. Ve kafasında çok yerleşmiş bir soru vardı. ‘Abdullah Öcalan MİT’in adamı mıydı?’ Uğur Mumcu işte bunu araştırdı. Ölmeseydi bunu araştıracaktı, doğru veya değil. Ama MİT’le irtibatı olup olmadığı, kafasındaki kesin sualdi. ‘Bunu ben eğer keşfeder, bunu sağlam temeller üzerine oturtabilirsem, kitabın girişi bir bomba gibi patlayacak’ demiş ama ne yazıkki bir kış Ankara ayazında aramızdan ayrıldı!
“İstanbul ve Zaman”
Uzun süredir adam akıllı birşeyler yazamıyorum. Aslında bugün zaman kavramının üzerine yazacağım birazcık… Üniversite’nin ilk dönemini 20.01.2012 itirabiyle son buldu. Sınavlar, projeler vs. derken baya bir sıkıştık ama sabrın sonu selamet dedik devam ettik. Önceleri Eskişehir’e gitmeyi düşündüm orasıda olmazsa Kırıkkale’ye babamların yanına gitmeyi. Sonra dedim ki biraz mola ver ve vaktini kendine ayır. Epeydir elime almadigim kitaplar beni bekliyor. Kitap okurken de mutlu olduğumu anlıyorum tabiki. Onun yanında tabiki birçok film indirdim izlemek amaçlı.
Eski Bir Yazı “İslamiyet ve Sosyalizm”
- 19 Ocak 2012
- Güncel & Siyaset
- 4 Yorum
Arşivi karıştırıken karşıma gelen, 2 sene önce yazdığım bu yazıyı yayınlamaya karar verdim 🙂
Bugun bir arkadaşımla bu konuyu tartıştım. “İslamiyet ve Sosyalizm” konusu. Bunu yazmak istedim açıkçası. Belki toyum, belki çaylağım, gidip bir siyasi partiye üye olarak siyaset yapmıyorum. Yapmamda. Yapamamda. Ben insanları satamam… Ben yaradanı severdim yaradandan ötürü. Ayrımcılık yapılmasına karşıyım. Kafatas milliyetçiliğine karşıyım. “Pis Arap” benzetmesine karşıyım.(ki buda maksatlıdır) “Arkamızdan vurdular” sözüne karşıyım. Neden mi güzel kardeşlerim? Çünkü bize Arap’lar ihanet etmemiştir. Bazı kandırılan “Arap Şeyhleri” ihanet etmiştir. Sözde Cumhuriyet savunucularına karşıyım? Vahdettin Han’a ihanet içinde diyen sözde Cumhuriyet savunucularına en büyük tokadı eski başbakanlarımızdan Merhum Bülent Ecevit vermiştir. “Vahdettin vatan haini değil” demiştir. Aksine Atatürk’ü onun görevlendirdiği bile söylentiler (bana göre gerçek odur) vardır. Ki nitekim İlk TBMM kararlarında Padişahı ve Hilafeti korumak, kurtarmak maddesi asıl ve ilk görev maddesidir. Atatürk, Vahdettin Han‘ın verdiği yolluk ve zamanın en büyük yetkisini alarak Anadolu’ya gitmiştir. Bunlar, bana göre sistematik bir şekilde insanlara enjekte edilen bir takım görüşlerdir. Atatürk’ün bir gezisinde ölüm haberini aldındığında Vahdettin Han’ı anlatmıştır ve ona şükranlarımızı sunmamızı, bir vatanperver olduğunu söylemiştir. Bunu araştırınız lütfen. Ayrıca bir vatan haini neden sefalet içinde ölmüştür? Neden saraydan giterken tek kuruş almamıştır? Kabri Nerdedir? Araştırınız…
İnternet Erişim Engelleme ve 5651 Sayılı Kanun Çalıştay’indaki Alınan Kararlar
- 15 Ocak 2012
- Bilişim Hukuku
- Cevapla
Tüm katılımcıların 3 gün boyunca, sabahtan akşama kadar büyük bir özveri ile çalıştığı “Erişim Engelleme ve Bilişim Suçları” konularında devrim niteliğinde bir referans karar metni çıkarılmış. Tespit edilen 94 madde üzerinde 3 gün boyunca çalışan, 40 farklı kurumdan 65 kişinin oluşturduğu sonuç belgesi de “Kartepe Kriterleri” başlığı ile yayınlanmış.
Sonuç olarak, Türkiye Bilişim sektöründe Dünya’daki sayılı isimler arasında olma yolunda ilerliyor ve bunu Bilişim Hukuku konusunda atılacak adımlar da takip edecektir.
2.İnternet İçerik Düzenleme” Çalıştay’ının sonunda yapılan çalışmalar çerçevesinde hazırlanan ve yayınlanan “Kartepe Kriterleri” şöyle:
Evde Geçen, Finallar Öncesi…
- 15 Ocak 2012
- Kültür & Sanat & Eğitim
- 2 Yorum
Kac gündür yazamıyorum… Yine yazamayacağım. Bu aralar baya bir yoğunluk var ama bu yoğunlukta evime gelip, moralimizi yükselten sevgili Osman’ın bir güzel parçasını siz değerli blog takipçilerimle paylaşıyorum…
Selametle..
Bilisim Dünyasi ve Hukuk Iliskisi
- 8 Ocak 2012
- Bilişim Hukuku
- 1 Yorum
Artık bilindiği üzere hukuk ve bilişim dünyasının yolları kesişmiştir. 70’li yılların sonlarında IBM (International Business Machines) ilk kişisel bilgisayarı geliştirmesiyle birlikte internet üzerinden işlenen suçlar başlamış oldu. Böyle bir olgu geçmişte olmamasına rağmen şimdilerde hukuk fakültelerinde, kolluk kuvvetlerinde (Bilişim suçları polisi gibi), devletin diğer kurum ve kuruluşlarında yer edinmeye başlamıştır bu konu.
Bu “Bilişim Dünyası ve Hukuk İlişkisi” konusu geçmişte mahkemelerde bilinmemekte, dahası ilgili savcı ve hâkimler İnternet’teki sitelerin nerede barındırıldığı, alan adlarının nasıl alındığı, ip adresi gibi en alt düzeydeki bilgilere bile sahip değillerdi. Ne yazık ki adli düzeyde üst mevkilere gelmiş kişiler, internet dünyasına varsa ailesindeki çocuklarından duymaktaydılar. Hayatımıza sosyal medya girmesiyle –ki bu üzüntü vericidir – adli mecradaki kişiler yüzlerini internete döndüler. Tabi ki bu sıkıntıyı birileri gördü ve Adalet Bakanlığı nezdinde “Yargı Bilişim Kurumu Başkanlığı” ve “Ulusal Bilgi Güvenliği Teşkilatı” kurulması için 24. Yasama Dönemi’nde bu konu üzerinde çalışmaların başlandığı şeklinde duyumlar alınmakta…